Yeni Üyelik Haber bülteni üyeliği
|
Roma'nın ilk imparatorunun kim olduğuna dair kesin bir yanıt vermek mümkün değildir. Tamamen teknik açıdan bakıldığında net olarak bir "ilk imparator"dan bahsetmek kolay değildir zira bu unvan Roma'nın anayasal sisteminde bulunan resmî bir konum değil farklı rollerin birleşmesinden oluşan bir pozisyondu. Jül Sezar bir Dictator Perpetuus (yaşam boyu diktatör) idi. Bu Roma Cumhuriyeti'nde resmî bir pozisyon olan diktatörlüğünkural dışı bir biçimiydi. Yasalara göre normalde bir diktatörün yönetimi asla altı aydan fazla olmazdı. Bu yüzden Sezar tarafından oluşturulan diktatörlük biçimi Roma Cumhuriyeti'nin temel ilkeleri ile oldukça çelişiyordu. Ancak ne kadar kural dışı olursa olsun resmî olarak yetkileri bu cumhuriyet unvanına dayanıyordu ve dolayısıyla da kendisi bir cumhuriyet yetkilisi olarak kabul edilir. Hiç değilse kendisi öyleymiş gibi davranıyordu. Aralarında birçoğu kendisi tarafından merhamet göstererek bağışlanmış eski düşmanlarının da bulunduğu bir dizi senatör Sezar'ın kendisini kral ilan edip bir monarşi kurmasından giderek endişe duymaya başlamışlardı. Bu yüzden Sezar'a suikast düzenlemek için bir komplo hazırlamışlar ve MÖ 44 yılının 15 Mart günü diktatör suikastçilerin bıçak darbeleriyle öldürülmüştür. Sezar'ın siyasi vârisi, ablasının torunu olan Octavianus selefinin hatasında ders çıkarmış ve hiçbir zaman herkesin endişe ettiği diktatörlük unvanı için bir talepte bulunmayarak çok daha dikkatli bir biçimde iktidarını cumhuriyetçi yapıların ardında gizlemiştir. Bunun amacı cumhuriyetin onarıldığı hülyasını beslemekti. Octavianus kendisine Augustus (soylu, yükseltilmiş kişi) ve Princeps ("Roma Cumhuriyeti'nin birinci vatandaşı" ya da "Roma Senatosu'nun baş lideri" anlamında) gibi unvanlar edindi. Princeps devlete iyi hizmette bulunanlara verilen bir unvandı.Pompey de bu unvana sahipti. Bunlara ilaveten Augustus'a meşe ve defne yaprağından yapılmış çelengi giyme hakkı da verilmişti. Ancak şunun altı çizilmeli ki bu unvanların ya da çelengin hiçbiri Augustus'a resmî olarak ilave güçler ya da otorite kazandırmıyordu. Resmî olarak kendisi yalnızca fazlasıyla değer verilen Roma vatandaşı bir konsüldü. Augustus, Marcus Aemilius Lepidus'un MÖ 13'te ölmesinin ardından Pontifex Maximus da oldu. Augustus bir dizi ilave, sıradışı gücü çok fazla unvan talebinde bulunmadan elinde topladı. Nihayetinde ihtiyacı olan şey unvanlar değil yetkinin kendisiydi.
|
|
Copyright © 2005 Uzerine.com
uzerine.com Ana Sayfa |
Gizlilik Sözleşmesi |
Üye Girişi